Çocuk Edebiyatı ve Bilim
20.02.2023

Çocuk Edebiyatı ve Bilim

Çocuk Edebiyatı ve Bilim

Ülkemizde bilim okuryazarlığının önünde bence iki önemli engel bulunmakta. Birincisi bu metinlerin dili, ikincisi ise bu metinlerin pek çocuğunun çeviri yani “ithal” olması. Bu iki durum da aslında bizi aynı noktaya getiriyor “toplumdan veya halktan kopuk bilim” algısına. 

Çocukların bilimsel bilgileri aldıkları yegâne kaynak olan ders kitaplarına şöyle bir göz gezdirin isterseniz. Bunlar çoğu çocuğa o kadar sevimsiz ve itici gelir ki, zorunlu olmasa o kitabın kapağını bile açmaz çocuklar.

Peki, tamam, ders kitaplarının bu kötü şöhreti “milli eğitim sistemi müfredatı” bahane edilerek geçiştirilebilir, belki. Gerçi bunu kabul etmek yine de bunun yanlış olduğunu ve çocuklara daha güzelini tasarlayıp vermemiz gerektiği gerçeğini değiştirmez. Ama ya o popüler bilim metinlerinin, kitap ve dergilerinin hâli ne olacak? Ya derinlikten uzak, yüzeysel, ilham veremeyen bir dil ve tasarım ile karşınıza çıkıveriyorlar veya hitap ettiği kitlenin çok üzerinde, karmaşık terimleri içeren bir dil barındırıyorlar. Neticede kendilerini okuyucudan koparıyorlar.

Yayınevi için tüm bu sorunları aşabilmenin en kolay yolu ise iyi bir çeviri eser bulup onu olduğu gibi “ithal” etmek! Bu sefer de çocuk etrafta gördüğü ağaçlardan, çiçeklerden ve böceklerden izole, bambaşka bir dünyanın kendine tanıtıldığını hissedebiliyor. Afrika’nın fillerini, Kanada’nın akçaağacını öğreniyor ve belki hoşuna da gidiyor bu bilgiler ama yanı başındaki çınarı, çamı bilemiyor. Çünkü kendi hayatıyla bunlar arasında bağ kuramıyor. Bu nedenle insanlara, kendi çevresindeki hayvan ve ağaç türlerinin, yerli bilim insanlarının, yerli bilimsel çalışmaların anlatılacağı metinler bu bağı kurma noktasında daha çok yardımcı olabilecektir.

Yapılan bazı araştırmalar gösteriyor ki, çocuklar en iyi olarak objeleri anlamlandırdıkları zaman ve onların nasıl faydalı olduklarını anladıkları zaman o konu hakkında derin bilgilere algılarını açıyorlar. Yani öğreniyorlar. Dikkatinizi çekerim, ezberlemiyorlar, öğreniyorlar. Çünkü bu bağ kurulduğu zaman çocuk bakmakla kalmıyor, onu görüyor!

Ayrıca, yeni öğrendiği bu kavramalar çocuğun empati duygusunu çalıştırıyorsa, öğrenme süreçleri daha da hızlanabiliyor. Çocuk edebiyatı işte bu noktada bilim eğitimine can simidi oluyor. Çünkü çocukların hiç bilmedikleri, hayal bile edemedikleri bir bilimsel gerçek hakkında bir bilimsel metin okurlarken, o olguyu anlatan tasvirlerin ve betimlemelerin sayısının artması, esprili bir dil kullanılması, günlük yaşam ile bir bağlantı kurulması gibi yöntemler çocuğun ilgisini kaybetmesini engelliyor. Yani çocuk iki kelime okuyup sıkılmıyor, ilgisi canlı kalıyor ve okuduklarıyla empati yapma fırsatına erişiyor. 

Bunu mesela bir Dostoyevski metnini okumaya benzetebiliriz. Dostoyevski Rus ve dünya edebiyatının en önemli isimlerinden biridir ve özellikle de müthiş ayrıntılı betimlemeleri, tahlil ve tasvirleriyle meşhur bir yazardır. Bazen sayfalarca bir nesneyi, bir duyguyu veya bir sahneyi anlatabilir. Ama bunu o kadar ustalıkla yapar ki, hem okuru sıkmaz hem de o bilmediğiniz duyguyu veya o sahneyi size yaşatır. Okuduğunuz metne bağlanmak işte böyle bir netice çıkartıyor. 

İşte bu yüzden iş biraz yazarlara ve yayıncılara düşüyor. Kaliteli metin üretmek için çabalamalıyız. Popüler bilim alanına çocuk edebiyatını ne kadar çok dahil edebilirsek, bu kolay anlatım dili içinde çocukların doğayı, dünyayı ve kendilerini keşfetmeleri kolaylaşacak, merak ve ilgileri tetiklenecek. Bu konuda çok güzel adımlar atılıyor Türkiye’de. Çünkü çocuk yayıncılığı ve çocuk edebiyatı alanındaki hızlı gelişim kendini bilim okuryazarlığında da hissettirecek gibi görünüyor. Yeter ki bu kaliteli üretim sürecinde ortaya çıkan eserler özgün, yerli kaynaklardan beslenen, görsel açıdan cezbedici, bilgi açısından doyurucu hatta merak uyandırıcı metinler şeklinde oluşsun.

Yazan: Fatih Dikmen

T-Soft E-Ticaret Sistemleriyle Hazırlanmıştır.